ctrl+shift+del yapıp firefox'un verilerini (cache, cookie gibi gibi) temizlemeyi denediniz mi? bu artık it (ay ti) elemanlarının "bilgisayarı kapatıp açmayı denediniz mi?" sorusu gibi oldu.

ccokie vb gibi şeyleri temizleyince de sorun oluyor.

Profesyonellige gecis asamasi icin nikan da canon da candir. Sony'lerin digital olanlari, ebati kucuk olanlari daha verimli. Arkadaslarim bana linkini vermislerdi, ikisine de nikon almistim amerika'dan cok da memnunlar. Model istersen sozlukte de fotografcilikla ilgili sitelerde bilgi bulabilirsin..

fiyat limiti vermeden tavsye alman biraz zor ancak;

nikon d80
nikon d60
nikon d40 veya d40x
canon eos400d
canon eos450d
canon eos350d gibi modelleri gözü kapalı alabilirsin giriş aşaması için.

şimdi "profesyonelliğe geçiş aşamasındaki 'fotoğrafçıyım'" dediğin an işler değişiyor. bunu biraz aç bence. "profesyonel olarak bu işi yapacam" mı diyorsun yoksa "profesyonel bir kamera istiyorum" mu diyorsun?

nikon d60 ve uzeri(d serisinden cift, uc haneli)

canon eos400d ve uzerine gidin.(eos serisinden uc ve cift haneli)

tek haneli nikon ve canonlar cok profesyonel kacar, pahali olur.

ama bence ucuz bir makine ve iyi bir lens al. iyi bir makineye verecegin para lense gitsi.
biraz soyle dusun: millet lensi ekipman, makinayi ana parca olarak goruyor. ama tam tersi. makina ekipman, lens ana parcadir fotografcilikta.

sony'i hic ama hic tavsiye etmem. alternatif olarak pentax ve leica da olabilir zenginseniz biraz.

nikon d90

canon eos 450d. veya nikon d40 veya d60. nikon yeni başlayana daha karışık gelir lakin.

profesyonel makinelerde sony arka sıralarda gelir. ilk olarak nikonlara daha sonra canonlara bak.
birde donanimhaber.com'un fotoğrafçılıkla ilgili forumlarından veya bilumum fotoğrafçılık sitelerinden ve/veya forumlarından senin sorduğun soru daha öncede sorulmuştr mutlaka. oralara bir danış istersen.

sony yi gordugun yerde kosarak uzaklas. canikon un yerine pentaxı dusun derim ben

canon diyorum inatla. nikon başlangıç için çok komplike gelebilir (ki gelecektir de). sen al makineyi, bi de bana bira ısmarla, saatlerce anlatırım cihazın fonksiyonlarını, fotoğraf tekniklerini ahaha.

nikon d40 al. ama hangi makineyle başlarsan onun objektiflerinide almaya başlayacan bir süre sonra. cnaona falan geçmek istediğinde tekrar masraf olacak. bu tip şeyleri göz önüne al.

35mm analog/filmli yani slr makine edinin derim. madem ilk defa başlıyorsunuz.
ilford siyah beyaz film taktınız mı tadından yenmez.
kısa bir süre önce dslr'den slr'ye dönüş yapmış biri olarak selam ederim. inanın çok zevklidir slr makineler.

. minolta x700
. canon ae-1 program
. zenit 122
. nikon f serisi

Canon EOS 5 D Mark 2 derim.
hem de video çekimi var ki muhteşem. Foto mantalitesiyle sinema filmi bile çekebilirsin.
biraz tuzlu gelebilir :-)

nikonu at çope gitsin pentax k10d al

canon 5d mark II alabilecek maddi durumun varsa bi tane de bana al. 10 milyar civarında da kendisi..
canon 400d gibi başlangış makinesi alıp, yanına kaliteli bir lens almak daha makul bence.

nikonu beğendiysen nikon al ama d40 olsun, p80 diye bir dslr hiç duymadım. alırsın makineyi teknik bilgi edinip zamanla lenslerini düzersin, genişiydi, uzağıydı , yakınıydı.. daha sonra bir d700'e , d2 serisine veya d3 e geçecek olursan nikon lenslerini istediğin gibi kullanabilirsin full format makinelerde ( dx lensler hariç ) d40'ınıda emekliye ayırmak yerine günlük kullanımda taşıyıp mutlu mesut yaşarsın, ama bir canonda bunu yapmak her zaman mümkün olmayabilir. canon kötülemiyorum canon iyidir, hatta süperdir, yeri gelir nikondan iyidir ancak hangisi sana uygun geliyorsa onu al, ama düşük model aldım diye üzülme koca koca afişler basmayacaksan; nikonun giriş seviyesi son makinesi d90'da ilk makinelerinden d40'ta aynı fotoğrafı çeker.

Bana sorarsan D40 alma. Makinenin kalitesine diyecek bir şeyim yok fakat D40 bodylerin gövde üzerinde AF motorunun olmayışı ileride lens almak istediğinde seni üzerinde kendi AF motoru olan AF-S lenslerle kısıtlayacaktır. İkinci el bir D70s'i her zaman D40'a tercih ederim.

picasa candır, flickr a bişey diyemem ama.

picasa derim temizdir, candır..

picasa tek tık ile işleri halledebilir o yüzden candır. flickr'ı denemedim bilmiyorum.

picasa ile halledersin dediklerini, çok da memnun kalırsın. flickr biraz daha amatör fotoğrafçılık falan ile ilgilenip eserlerini paylaşmak isteyenler için sanırım. bende öyle bir izlenim bıraktı niyeyse. picasa'nın programcığı aracılığı ile de çok kolay düzenleme, upload, vs. yaparsın.

flickr'da set sayısı sınırlıdır, paralı üyelik gerektirir.

picasadır. googleın herşeyi ile entegre olması bile yeter.

picasaweb.google.com kesinlikle. Hem artık yüz tanıması falan da var tadından yenmiyor valla. Bütün albümleri oraya da kopyalıyoruz. Kalite gibi bir derdimiz yok boyutlarını küçültüp bir sürü yer kazanıp öyle gönderiyoruz. Şukela.

photobucket.com var bir de.
flickr bir ay içerisinde 200den fazla yükleme kabul etmiyor, yüklerseniz de eski fotoğraflarını görünmez yapıyor, bir şeyleri silmek zorunda kalıyorsunuz vs. (ücretsiz üyelikte).
picasa'nın kullanımı flickr'a göre daha karışık ve sıkıcı bence.

faststone kullanınca bu problemler ortadan kalkıyor(reklam tandanslı çözüm).

@elxa: daha önceden de vardı bende bu sürüm hatta bu sorundan dolayı 4.0'a geri dönmüştüm. programı resetlemekle çözülmüyor yani.
@dirk pitt: ben belki kendi içinde çözülebilir diye sormuştum. eğer olmazsa 4.0'a geri dönecem zaten.

tam ekran bakınca düzelmesi lazım. olmuyorsa kapatıp tekrar açın fotoğrafı ve yine tam ekran yapın.

en iyisi 5.0 bence. 3.0'dan 5.0'a geçmiştim ben de.

(bkz: steganografi)

photoshop beya benzeri bi programda kendine önce bir logo veya imza tasarla. sonra photoshopta file>automate>batch kısmından her fotoğrafına logo koyma oalyını otomatikleştirebiliyorsun... google dan iyi analtan tutoriallar bulabilirsin. deviantart.comda da güzel tutoriallar vardı bu konuda...
tecil konusu ise noterle alakalı birşey bildiğim kadarıyla. ama çektiğin her fotoğraf için nasıl işliyor tam bilemiyorum o kısmı...
reklam ajansı konusunda da tanıdık olmadıkça kapı kapı dolaşman veya ajansların sıklıkla takip ettiği imaj sitelerine fotoğraflarını koyman gerekiyor... daha efektif yöntemi vardır belki ama...
ha birde bol bol sergi açman da ajansların ilgisini çekebilir.
kolay gelsin.

fotografla photoshop benzeri programlar üzerinden değişiklik yaparsanız mali ve sanatsal değerini kaybettiği söylenir. bence işi ciddiye alıyorsanız bu konuyu profesyonel bir fotografçıya danışın.

ayrıca bir tavsiyede bulunayım nacizane.. ben olsam ajanslarla uğraşmak yerine www.istockphoto.com gibi sitelere verirdim.. çalışmalar iyiyse sürekli bir geri dönüş olabilir ve hakkımı aldım/alamadım derdin kalmaz..

(bkz: gerekli şeyler)

d&r da satıyordu sanki.

kadiköy'de barlar sokağından tarif edeyim.
orta dünya diye bir dvdci var. sırtını veriyosun dümdüz aşağı kaptırıyorsun kendini. yol bitince 4 yol ağzı gibi bir şey var, ikinci sağdan dönüyorsun çarşıya doğru. dönünce, bakkal ve cep telefoncu var yanyana hemen onları geçince solda kalıyor

kadıköy'de The end var orada var. koordinatları

tinyurl.com

sokollu sokak'ta

kanyon d&r

the end'in hemen yanı da olur. boğadan yukarıya doğru yardırın, süreyya'yı geçin, adliye'yi geçin, sağda bir kilise var onun tam karşı sokağı.

kadıköy'ün muhtelif yerlerinde var o dediklerinizden.

henüz görmedim fakat kozyatağı paladiumda da figur falan satan bir dükkan varmış. adını da bilmiyorum. çok güvenilir olamadı ama idare et.

dreamers war kadıköyde. seven galeriden yukarı sağa yürken sol köşede.

the end'in yanindaki dukkan cine figure bu arada

yıllardır psp video 9 kullanıyorum hiç bir sorun yaşatmadı. denemediysen ona bir bak. o da sorun çıkardıysa ramler cidden sorunlu demektir tek tek çıkarıp dene...

kesinlikle total video convertor programını öneririm. convert dediğinizde seçenekler içinde psp formatı da var.

www.alloksoft.com bir de bunu deneyin. elbette gerekli kullanım için internette çözümler mevcut. aynı zamanda codeclerinizi gözden geçirmenizi öneririm hatalı bir codec işlemcinize inanılmaz derecede yüklenecektir. bilindiği üzere bütün bu çevirme işlemleri işlemcinizle alakalı muhtemelen mavi ekranlar da bu işlemciye aşırı yüklenme sonucu oluşuyordur.

ulasir. fakat 36$'lik bir casio saati kargo ucretini de ustune ekleyip neredeyse ayni fiyata turkiyede bulabilecegine inaniyorum.

bu saati türkiye'de hiçbir yerde bulamadım.
eğer bulabileceğim bir yer olduğuna inanan arkadaşlar varsa, adres versinler gidip basayım orayı :)
cidden bu saat lazım. başka hiçbir saati istemiyorum.

Caminin uzerinde ekran olan model bu. Casio Centerlarda oldugunu tahmin ediyor ve Natilus'taki Casio Point'e bakmani oneririm. Ezan okutan saat bile vardi, bu da vardir heralde.

amazon.com türkiye'ye dvd ve kitap dışında ürün göndemiyor diye biliyorum. ebay'i deneyebilrsiniz.

gümrüğe bu tip şeylerin takılma ihitimali var... amazondan pek tavsiye etmem o yüzden... ebayden daha ucuza gelir ayrıca...

bende bir düşük modeli vardı güzel saattir.
amazon'dan gelirse büyük ihtimal takılır. ebay'den alırsan alıcıyla paketleme işini detaylı konuş. kutuda falan yollamasın, direk dolgulu zarfa koysun ve devlet postasıyla yollasın. normal mektup zarfına koyarsa gümrükten kayarak geçer ve kapına gelir.
ohio'dan kozyatağı'na gitar manyetiği getirtti arkadaş mektup zarfında geçen hafta tam 4 günde :D

ebayde bu model yok.

gumruge takilan urunler 100$ uzeri olan urunler.

www.ersa.com.tr

sorarsan buyuk ihtimalle bulabilirler.

hayır kırılmadı.
şu zaman a kadar hiç tüplü tv de takılı ps3 görmedim.

tuplu tv'ye de baglaniyor neden olmasin. idareten olabilir ya.. ;)

tüplü tv ye bağlandığını gördüm hatta dokundum üstelik oynadım bile. her şeye rağmen güzeldi.

peki ntsc olunca bağlanıyor mu onu söyleyin :)

normalde ntsc cihazlar pal tvlere bağlanınca sorun oluyor... hdmi da böyle bir sorun yok bildiğim kadarı ile, ama ps3 u normal tv ye component ile bağladığınızda sorun çıkabilme ihtimali var...
ps3 hem 2,5 disklik sata diskleri, hemde usb diskleri destekliyor ama usbden bağladığım ntfs formatlı diski tanımadı, fat32 ye(32gb sınırı) çevirince tanıdı. aynı durum sata üzerinden de olur mu bilmiyorum... abd veya avrupadan alınan oyunlar ntsc veya pal seçmiyor bu arada... bölge sınırlaması yok yani...

-hdd ile büyütülebiliyor.
-son yıllarda çıkan tüm televizyonlar genelde ntsc yi destekliyor.oyunlar zaten region free.bir rgb kablosuyla (3-5 ytl) her türlü oyunu renkli oynayabilirsin.ne 84 ekranı, ben 10 yıllık 37 ekran telefunkende bile oynadım :D
-kırılmadı, daha kırılacağı da yok.çünkü boş bluray disclerin ve yazıcıların fiyatları çok fazla, astarı yüzünden pahalıya denk geliyor.

taskbar a alıyor olmasın? bir yerde X e basınca kapa gibi bir seçenek vardı sanırım ayarlarda.

evet taskbara alıyorum ama x'e basarak değilim. bildiğimiz indirme tuşundan taskbara alıyorum. ayrıca taskbardayken sağ tıklayıp exit diyince de kapatamıyorum programı.

vista yüklü di mi?

bende de yapıyor aynısını maalesef.
her 10 kapatıştan 3ünde bunu yapıyor neredeyse

hayır xp yüklü makinemde :)

büyük ihtimal yılbaşında çıkar.

ühühüh çok geç :(

bu tarz blockbuster filmler en erken 3-4 ay bekliyor dvd ortamı için.

teşekkürler bilgi için :)

rica ederim :)

torrent ortamında onlarca var bundan. hepsi cam mı?

evet. release kısmında ts* yazanlar cam oluyor.

film amerika ve avrupada vizyondan kalktıktan 1-1,5 ay sonra çıkar...

iron man'in Eylül de çıkacağını düşünürsek Kara Şövalye'nin de 3-4 ayı var tahminimce.

silahlar kullanılabiliyor mu bilmiyorum ama flight simulator x in savaş uçakları eklentisi çıktı en son... bir de ps3 te blazing angels var...

hotel rwanda (ağlatır)
elephant man (üzer)
dancer in the dark (hımmm'dan öte)
duvar (kızdırır)
yol (üzer)
sodom'un 120 günü (depresif duyguları besler)

devam edecek...(şimdilik aklıma gelenler)

elephant man'e ben de katılıyorum, ve hanneke'nin funny games adlı eseri oranında artırıyorum. ha ne hissedeceğin süpriz olsun.

Hiç bir filmin etki göstereceğini sanmıyorum..

into the wild
the pursuit of happyness

oturup ağlayın.

Film den ziyade televizyon tarihinin en carpici sosyal serisi olan Oz u izle. Omrumce cok cok az kez ekran karsisinda aglamisimdir, hatta suan tek hatirladigim "ucurtmayi vurmasinlar" var ki ondada yasim kucuktu. yani beni aglatmayi basaran yapit kesinlikle Oz oldu (spoiler: ozellikle Cyril O'riley in malum sahnesi). gerci dikkate pek alinmayan bi oneri bu. cunku genel bi onyargi var bu tip bazi temalara. bu seri bir aksiyon, vurdu kirdi serisi degildir. hele benim gibi tanriyi fazlaca sorgulayan birisiyseniz idealdir. sozu acilmisken bu tip on yargilara birde "battlestar galactica" yi uzay filminden ibaret sanip siktreden bunyelere yaziktir demek var ama neyse..

Oz, actiginiz baslikta dediginiz gibi size kesinlikle biseyler (!) hissettirecektir.

Mar Adentro filmini izlerken ağlamayana kendim dışında rastlamadım. Sizi ağlatır mı bilemem.

Ek: (bkz: #6842291)

flawless haklı, requiem ve schindler'e hmm diyen adama hiçbir film kar etmez ama şunlara da bir bakılabilinir:

eternal sunshine of the spotless mind
c.r.a.z.y.

bu film de seni aglatmazsa eger, bir ay boyunca gozlerine sogan bagla. :)

Taegukgi hwinalrimyeo

not: o listedeki filmlere bile hmmm dediysen, ya senin algi probleminde bir sroun var ya da baska dunyalarda yasiyorsun. ayrica, sana "birseyler hissettiren" film varsa ne oldugunu cok feci merak ediyorum.

edit: aklima geldi yine birsey, bu animeyi izle, izleyip de aglamayan yokmusmus. ben henuz izlemeye cesaret edemedim.

Grave of the Fireflies

"vozvrashcheniye"
sabredebilirsen...

my name is sam var sean penn in oynadigi. benim gibi bir kütüge ile amanın dedirtmistir.

"Black" derim ben (bkz: http://www.imdb.com/title/tt0375611/)

amores perros
forrest gump
reconstruction
12 angry men
donnie darko
mulholland dr

çok var aslında, bunlara da tepki veremiyorsan bence bi uzmana görün derim..

babam ve oğlum

(bkz: la vita e bella)
(bkz: reis bey)
(bkz: freaks)
(bkz: koroshiya 1)

dalgaları aşmak olabilir.

yeşil yol

insan hah en büyük tepkim hmm olmuştur diyorsa, tüm büyük yönetmenler birleşse film çekse gene beğenmez. yani genel olarak böyle değilseniz, zaten bir süre sonra bu döneminiz geçince (böyle dönemler olur normaldir) zaten izlediğinizfilmler öyle yada böyle etkileyecektir.

the shining

(bkz: susam sokağı)

in the name of the father

ağlatılacak kişi erkekse;
a perfect world - kevin costner, clint eastwood

ilgilenenler için doğru cevapları yazayım dedim:
(bkz: salo o le 120 giornate di sodoma)
(bkz: cannibal holocaust)
(bkz: hotaru no haka)
(bkz: pink flamingos)

grave of the fireflies'ı -orijinal adı hotaru no haka- izledim demin.ağlamadım ama gözlerim doldu.gayet mutsuz etti şu anda beni film.

üşütmüştür devam ediyorsa bakım gerekebilir. bir vet e danışın hafif bir antibiyotigi şırıngayla size söylenilen miktarda ağzına sıkın. vet e danışın ama mutlaka vet ler çok para alır bu yüzden bende bu konuda biraz tecrübe kazandım eğer kediyi ensesinden yakaladıgında tırmalayacak gibi yabaniyse yiyeceğine hap(antibiyotik) kırılabilir. ilaç isimlerini veterinerden almalısın.

babam sokakta 30 40 civarı kedi beslediği için biliyorum bu olayları. bazen hasta olabiliyorlar halsiz oluyorlar falan. ama daha kötüsü bazen boğazına yedikleri bir şey takılmış olabiliyor ve öksürdükçe batmaya başlıyor ilerlemeye başlıyor boğazında. öyle bir şey olmadığına emin olun yoksa ölebilir.

büyük ihtimal öksürük değil kusma gibi bir şeydir. Tavuğu kemiğiyle yiyorlar sonra kemiği çıkarıyorlar :) Bazen de aç gözlülük edip çatlayana kadar yiyorlar gene kusuyorlar. Ya da ton balığı veriyorsunuz, yağına kadar silip süpürüyor, ama yağdan dolayı gene kusuyorlar.

Eğer hastaysa en temiz çözüm antibiyotik iğnesi. Acık pahalıdır ve minimum 3 kere vurulması gerekiyor.

@crystalsoul'un dediği şurubu içirmek neredeyse imkansız, ağzına huni dayasanız gene durmuyorlar, yutmuyorlar.

sanırım dediğiniz gibi hasta. bikaç haftadır kedi böyle. arada böyle yapıyor ama buna rağmen halinden oldukça memnun görünüyo. bugün yarın tembellik etmeyip bi vet.e sorucam durumu.

@kimlanbu crystalsoul'un dediği şurubu içirmek neredeyse imkansız, ağzına huni dayasanız gene durmuyorlar, yutmuyorlar.

valla ben alıştım şırıngayla yutturuyorum. iki tane kedim var. evcilse her kediye içiririm alimallah nuri alço gibin oldum

benim kedim de dün öksürüyordu ve hafif ateşi vardı belki bir salgın gibi birşey vardır havada. insandaki tıp bilgisine kediye uyarlayacak olursak tamamen deneysel çalışıyorum veteriner biri varsa lütfen düzeltsin,ama söylediklerimin yanlış olduğunu sanmıyorum

eğer kedinin burun akıntısı gözlerde sulanma hafif ateşi varsa ve günlük aktivitelerine(özellikle iştah) yansımamışsa büyük ihtimal viral enfeksiyon geçiriyordur bir kaç günde geçer -ki kedinin solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 90ından fazlası feline Herpes ve feline Calicivirus adlı iki virustan kaynaklanır.
,ilaç vermeye gerek yoktur

eğer kedinin ateşi yüksekse,öksürüğü belirginse,balgamsı şeyler çıkarıyorsa(bunu gördüm) solurken mırrlamaya benzer hırıltılar çıkarıyorsa(buna da bizzat şahit oldum) iştahı belirgin derecede azaldıysa,oyun oynamıyor ve hareketsiz duruyorsa büyük ihtimal bakteriyel bir enfeksiyon geçiriyordur. Antibiyotik başlanması gerekir. Kedi kusmuyorsa illa iğne vurulması şart değil. ağızdan şırıngayla veya mamasına hap kırılarak da verilebilir. Özelden ilgilenenlere antibiyotik isimleri verebilirim.

verdiğim bilgileryüzde 90 civarında doğrudur. ama dediğim gibi aramızda veteriner varsa lütfen bunları doğrulasın ya da reddetsin o zaman daha bir sağlıklı olur sanki

ani sıcaklık değişim de öksürmelerine neden olabiliyor. dışırsı aşırı soğukken içeri alıp biraz sevip tekrar dışarı koyunca metbolizmaları bozuluyor hafiften...

ağzından yeşil birşey geliyorsa büyük olasılıkla
a) solunum yolları enfeksiyonu
b) akciğer enfeksiyonu

dilerim ilerlememiştir o kadar tabi.sıradan bir üşütme vakası balgam yapmaz antibotik tedavisine başlamak lazım en acilindeN. enseden yakalayıp arka patileri sol kol altınıza sıkıştırın sol elinizle de enseden kavrayın..kalın giyinin feci debelenir.şırıngayla suda veya sütte ezdiğiniz antibiyotiği ağzına boşaltın.İnsan antibiyotıgı vermeyın tabi telefonla veterinere danışırsanız ıyı olur ilaç ismi konusunda. şurup şeklinde antibiyotikler var pisiler için en iyisinii yine o söyler tabi.

şimdii
öncelikle akciğer enfeksiyonu da solunum yolları enfeksiyonudur onu düzeltmek lazım.
Kedilerde solunum yolu enfeksiyonu yapan bakteriyel ajanlar çoğunlukla(ki bakteriyel olmalı ki antibiyotik kullanalım,viral enfeksiyonlara antibiyotik kullanılmaz!!!) chlamidya ve mycoplasmalardır. Bunlar,aynı zamanda insanda da atipik akciğer enfeksiyonu yapan mikroplar olduğundan insanda kullanılan antibiyotikler kullanılabilir(ki zaten antibiyotikler,belirli bir gruba mensup ilaçlardır,mikroplara etkinliği üzerine sınıflandırılırlar,üzerinde kullandığınız canlıya göre sınıflandırılmazlar,yani insan veya hayvan antibiyotiği gibi bir sınıflandırma yoktur)
ne diyorduk? evet söz konusu mikroplar yani chlamidya ve mycoplasmalar için genellikle makrolidler(eritromisin,azitromisin...) ya da tetrasiklinler(tetrasiklin,doksisiklin..) kullanılır.
bunun pratik yanına gelecek olursak azitromisn(zitromax,azomax ve muadilleri..) kedinizin kilosu başına 20mg'dan tekdoz(yani 3 kiloluk kediniz varsa 60mg-şırıngayla ayarlayarak ya da tabletse bölerek-)
eritromisin(Erythrocl,bazomycin..) günde 15mg kilo başına 5-7 gün,tetrasiklin(tetra,tetralet..)günde 20mg kilo başına 5- 7 gün kullanılmalıdır

filmi izlemedim ve fakat total film adlı dergide gördüğüm fotoğraflardan anladığım kadarı ile sanat yönetmeni sadece film için bir alfabe yaratmış. afişte de filmde kullanılan alfabe ile "ulak" yazıyor...

bir mr. mackey fanı olarak şahsen hiç duymadım mmgood dediğini... alameti farikası mmkay'dir onun. yalnız bölümden bölüme, konseptten konsepte değişip çok nadiren farklı şeyler söyleyebiliyor, belki de birkaç defa demiş olabilir.

"mmmokkaay" diyor uzatarak zaman zaman. mmgood dediğini duymadım. hatta "olumlu" birşey söylemiyor bu adam galiba... ayrıca birde "nonono" su vardır bunun.

ille alacam diyosan bir şey diyemem ama nette "iphone sucks" "iphone almamak için x neden" tarzı bir çok yazı oldugunu hatırlatırım. genel kanı verilen paraya pek değmediği yönündeymiş. bir süre beklersek bence benzer özellikte hatta daha güzel telefonlar çıkacaktır. iphone'a atlamamak lazım diye düşünüyorum.

sorunun cevabı bu değil ama ben yinede 2. neslini beklemeni öneririm...

sorunun cevabi belki su olabilir: myus.net

diger yorumlara gelince; iPhone'u bir kez olsun bir kurcalayin, vazgecilemez birsey oldugunu gorursunuz. sux mux hikaye. kedinin uzanamadigi ciger hesabi.

jailbreak ile yüklenen programlar düşünüldüğünde aslında çok sağlam bir alete dönüşebiliyor.

sözlükçülerden amerika ya giden gelen varsa biraz da komisyon karşılığı işini görecektir eminim.

daha önce bişeyler yazdım iphone hakkında duyuru da aratırsanız bulabilirsiniz. ama madem illa amerikadan gelecek şu an orada piyasaya çıkmış durumda olan nokia n81 e bir göz atın derim. bu arada kaydettirebilmek için son altı ay içinde yurtdışına çıkş yapmış bir pasaporta ihtiyacınız olacak. pasaport sahibi üzerine kaydedilecek telefon pek tabi. ayrıca bu pasaportla bir sene içinde başka bir telefon kaydettirilmemiş olması gerekiyor bunu da not olarak belirteyim. benim şahsi görüşüm elbette çoğu insan gibi iphone sucks. ciğerle alakasını da hala anlayabilmiş değilim eğer aynı parayı başka bir telefona verebilecek imkanım varsa ha iphone satın alabilmek için başka kriterler gerekiyorsa onu bilemem. myus la ya da posta yoluyla alırsanız posta ücreti dışında gümrük ücreti ödeyeceksiniz mutlaka onu da belirteyim.

htc tytn2 bulabilirsen bunu al.. bir incele youtubedan.multitouch dısında hic bir eksiği yok...

htc nin menuleri acayip yavas yau. bakma sen bunlarin hicbiri iphone a rakip degil. kagit üzerinde daha yetenekli olabilirler, daha da oteye gecemezler.

ufak mi? tuylerini de kabartip oturuyor mu? yem yiyor mu? ishal belirtisi var mi?

vauuv.. hepsi var onların.

yavru, tüylerini kabartıyor ve ishal. alıştırmaya çalışıyorum. elden yem verince yiyor. alışsın diye kaba yem koymuyorum.

siz onu bir kuşçuya götürün hasta sanırım böyle devam ederse gidici de olabilir. size vitamin-ilaç türü birkaç damla verecek bir kısmını suyuna karıştıracaksınız bir kısmını da zorla ağzından vereceksiniz. umarım işe yarar.

evet hasta olmus, montreal haklı, aldıgınız yere goturup danisabilirsiniz. bekletırseniz çok yasamayabilir bu halde...

hemen bir veterinere götürün...
büyük ihtimalle üşütmüş veya ishal olmuştur,juyruğun titremesi aslında hayvanın titrediğini gösterir, tüylerini kabartması da halsiz olduğuna uykusu olduğuna veya üşüdğüne işarettir. her iki hastalıkta muhabbet kuşlarında sık görülür ve gerekli tedavi(ilaç) yapılırsa gayet sağlıklı devam ederler yaşamlarına. lain yavru ve genç olanlar daha bir dayanıksız oluyor ve buluttan nem kapabiliyorlar. ayrıca dükkanlarda bunlar iç içe, dip dibe ufcık yerde yaşadıklarından hastalık kapma şanslarıda yükseliyor...

gamefaqs.com a bir bak...

bende var. kendim bitirmiştim yakın zamanda. mailini ver atayım toplam 5 mb falan.

dlh.net

o gerçekten de mors alfabesi. her bölümün adı jenerikte mors alfabesi ile belirtiliyor...

www.youtube.com

bundan bahsediyordum, viksiylen çevirdim mp3'e

bir aralar ronbison cruseo da vardı. bazen remzi kitabevinde de bulunabiliyor, en zından escher çizimlerini gördüm ben giger neden olmasın?. bir de yılar önce bauhaustan devasa bir giger posteri almıştım...

asmalı mescit'te refik'in olduğu sokaktan girince (babylon'a dönmeden devam et) az ileride sağdaki binada posterci var, istiklal caddesi'nden tut da kadıköy'e kadar birçok yere orası poster satıyor. sanırım orada olacak birkaç tane çizim (mesela danzig'in kapağındaki poster vardı en son)

2-3 ay kadar once Remzi Kitabevi'den aldim ben boyle bir seyi. Boyutlarini tam soyliyemeyecegim ama 21" ekran kadar yaklasik. Oldukca kaliteli basim, bir de sayfa sayfa sokebiliyorsun. 4 tanesi asili hatta duvarda o kadar yani

www.posteradam.com da var!

valla ben rock n coke'da wii oynadım. tek başına bayarsın da biriyle oynayınca acaip zevkli bir olaymış. grafik vs 90lardaki atari salonlarıyla aynıydı öyle diyim oynadığım oyunda.

pc upgrade mantıklı olabilir ama ps3 almak en iyisi tabii ps3 alırken düzgün bir tv yada monitör de şart. ki sağlam paraya geliyor olay.

bence yılbaşına kadar dayanıp ps3 almayı düşünebilirsin.

hem laptop hem de pc sahibi olmak biraz yersiz olur bence. eğer laptop a ihtiyacınız yoksa onu satip iyi bir pc alabilirsiniz.

veya laptop + xbox360 alabilirsiniz. ps3 e de gelecek çok iyi oyunlar var gerçi ama çok pahalı hakikaten.

hem laptop hem pc maalesef gerekiyor satma sansim yok yani. ikisini de mutemadiyen kullaniyorum (laptop u az da olsa isim dusuyor).

ps3 su an gercekten cok pahali, ayrica soylenenlere gore bu alete hd bir lcd veya plazma almak da gerekiyormus ki oha falan oluyorum oyle bir seyde.

tek basima oynayacagim genelde. hos wii yi aldigimi duyunca yancilarda gelebilir yamacima ama ben tek basima oynamak istiyorum. wii nin oyunlari genel manada internette olabiliyor sanirsam, ps3 de de yine bulunabiliyor. simdi ben bu kadar para verip ps3 alip buna chip mip taktirip arkasindan elime almak istemiyorum dolayisiyla.

kil bir insanim evet. en iyisi bekleyeyim ben. tesekkurler.

wiide şu an itibariyle gayet güzel ve ciddi oyunlar bulunmakta. godfather, resident evil 4 gibi... ps3e ise sürüyle mükemmel oyun geliyor gelecek yıl ve 2009da... wiiyede aynı şekilde... yerinde olsam şimdilik wii alırdım. ps3 unz aten fiyatı ucuzlar 1 veya 1,5 yıl içinde o zamanda ps3 alırdım...(alacam). sağlam wii oyunlarının grafikleri gayet iyi, bir tek çözünürlük düşük...

hdmi veya her deniyorsa tvin yoksa almak ps3 bi kere. bu arada korsan olayı şu an en rahat wiide.

ps3 ün oyun sorunu mevcut(parasını verirsen yok öyle bir sorun ama bazı oyunları 5 dakikadan sonra bir daha açmadığının düşününce mantıksız..), xbox360 baya ucuza ps3 muadili olabilir ama onda da 3 kırmızı halka dalgası riski mevcut o yüzden almak baya riskli.halbuki oyun olsun kırılma olsun baya aşama katedilmiş durumda.
wii kesinlikle sizin ilacınızdır. oyunları genelde sorunsuz, oynaması zevkli, fiziksel olarak tembellik yaratmıyor (golf(pga tour tabi wiininki dandik baya) ve tenis (wiininkine alternatif henüz yok)oynamaktan göbek yanlarım ağrıyor swing yapa yapa). yani fit oluyorsunuz. eve arkadaşınız ya da misafiriniz geldiğinde 5 dakikada ortam yaratabiliyorsunuz (mario play 8 di sanırım süper). tek başınıza oynayamazsınız diyenler halt etmişler bir red steel ya da resident evil görmemişler diyebilirim. wii kesinlikle 1-2-3-4 kişilik ya da grafikleri çok basit-çok güzel ya da çocuk oyuncağı-yetişkin oyuncağı diye basitçe ayrılabilecek bir konsol değil. tamamen oyununa bağlı bir kontrol mekanizması ve 3 boyutlu bir kontrol olayı olduğundan dolayı geliştiricinin hayal gücüne kalmış bir olay. ben hiç düşünmüyordum ama iyi ki almışım diyorum. bir sürü çıkmış ve çıkacak oyunu da cabası. fakat fikrim şudur ki usa versiyonu da alınabilirmiş. ben pal aldım ama usa de oyunlar daha hızlı çıkıyor gibime geliyor o yüzden pişman gibiyim.
wii ile bir kere oynamaya başlayın pc de oyun oynamayı unutacaksınız. :) o 12 renkli oyunun verdiği zevki dünyada başka hangi konsol verebilir.
ayrıca tonla başka oyunları var wii sports ile kısıtlamayın kendinizi. ama dip not: en zevkli anları aileniz ya da arkadaşlarınız ile birlikte wiisports oynarken yaşayacaksınız. bu da kapak olsun ;)

annemin bowlingde 170-180 ortalama ile oynadığını görmem bile wii'nin nasıl bir olay olduğunu gösterebilir. kadın attığını vuruyor sanki doğuştan bowler!. hayatında bowling ilk defa oynuyor demem gerek yok herhalde.
ben ise daha çok tenis eğilimli çıktım teniste henüz maç kaybetmedim. eşim boksta hepimizi darmadağan ediyor mesela bu wii gerçekten değişik bir olay. sanki herkesin başarılı olduğu oyun farklı farklı gibi. hepsinde uzman birini henüz görmedim ama boksta uzmanım diyeni alnından öperim bence en çok hareketi o yaptırıyor.

wii yi oyle ovmussunuz ki canim cekti. bir alisveris merkezinde biraz wii sports un tenisini falan oynamistim. fena degildi tabii cok kisa bir sure oynadigim icin henuz alisma donemini bile atlatamamistim. baktim bi de herkes bana bakiyor daha fazla oynamadan birakmistim.

ps3 icin beklemek gerekecek gibi. aslen benim abimde ortaklasa aldigimiz bir ps2 miz var ama vermiyor lavuk bana onu :) ps2 nin oyunlari benim gozumde fena degil. ben biraz bekleyip wii getirtme yollari arayayim bari.

tum oneriler gorusler ve yorumlar icin cok tesekkurler.

wii ne kadar övülse az bence. :) şu an wifi üstünden nete bağlanıp hava durumu ve haberlere bakıp ordan da gmailime bakçam mesela. sonra yatmadan önce bir kaç raket darbesi ile tenis oh mis keyfime değme. bu alet mail alabiliyomuş ya kendime mail atıyorum çat tv ye geliyor. hastasıyım. sözlüğe de yazmak lazım bunları.

5 katlı apartmanın 3. katında çıkmıştı zamanında öyle diyeyim...

çıkmakla kalmayıp beni uykunun en tatlı yerinde sokmuşluğu da vardır hınzırın. kapıya bacaya tedbir alın. yine de çıkabilir, olur öyle şeyler doğada bazen.

Topkapıda, bahçeyle toprakla alakası, önündeki koccaa kaldırımdaki tek bir ceviz ağacıyla sınırlı bir apartmanın, (zemin +) 2. katında, açık köşeye bakan bir dairesinin salonunda gözümle görmüşlüğüm vakidir.

Daha öncesi ve sonrasında görülmemiş olmasından, o sırada apartmanda süren çatı tamiratıyla bir alakası olduğuna kanaat getirdik... Tavanarası, kömürlük vs. gibi yerlerde kırma, dökme, sökme falan gibi işler varsa buralara konuşlanmış bu gibi canlılar yerlerinden zıplamış olabilir... Bir de (yanlış hatırlamıyosam) akasya ağacı akrep çekiyodu... Öyle bi durum da olabilir...

Ekleme: Bir arkadaşımın Fındıklı'dan Taksim'e doğru çıkan Mebusan Yokuşu üzerindeki evinde zemin+1de de bir akrebin öldürüldüğüne dair kanıtlara rastlamıştık (Sherlock Holmesla beraber). Diyeceğim; akreptir bu nerden çıkacağı belli olmaz... Kolay kolay öldürmez dert etmeyin :)

ilk sezonun o.s.t. albümü var ama diğer iki sezonun yok henüz. tahminimce en fazla fanların hazırladığı bir şeyler bulabilirsiniz gibime geliyor. umarım yanılıyorumdur

score arıyorsan amazon.com veya cddb.com da vardır playlisti.

Currently there are three competing technologies for rewritable DVDs: DVD-RAM, DVD+RW and DVD-RW. DVD-RAM is considered a highly reliable format, as the discs have built-in error control and a defect management system. Therefore, DVD-RAM is perceived to be better than the other DVD technologies for traditional computer usage tasks such as general data storage, backup and archival, though the Mt. Rainier standard for DVD+RW somewhat lessens the DVD-RAM format's perceived advantage.

özetle rewritable dvdler için yeni bir teknoloji.

en.wikipedia.org

dvd-ram bildigim kadari ile pek kullanilmayan/yaygin olmayan bir teknoloji. ama guzel bir $ey :) yine de dvd-rw alacaksaniz pek takmayin derim, ortalama/vasat bir kullanici iseniz pek lazim olacagini sanmiyorum.

valla benim kullandığım 2 lg yi de dvd-ram olarak görüyor... peki bunu kafama takıyor, sorun ediyor muyum? hayır...

yazdığı dvdlerin arkası bir yazılmış bir yazılmamış bir yazılmış gibi olmasa(daltonların hapishane uniformaları gibi) ben de hiç sorun etmem rom ram run ran olmasını...

dvd-ram ler çok başka bir teknoloji yazılan datanın geometrik şekli bile üçgen mi neydi her şeyiyle farklı. disket gibi tak tuk dosya atabileceğiniz bir şey. ve çoooooook uzun süredir buralarda. yeni değil.

ama oturmuş dvd piyasası dvd ram'i kabul etmedi. yada türkiyede etmedi bilemiyorum çünkü dvd-ram medyası olsun destekleyen alet sayısı olsun son derece az. bir de usb stickler çıkıp ucuzlayınca bu kadar gerek kalmadı denilebilir.

wikipediada detaylı bir makale var konuyla alakalı.

god of war
prince of persia
yok ötesi

transformers(yeni çıktı)
black
nfs oyunları.

burnout
tekken

hepsini oynadım :) kimisinde yarıda sıkıldım (transformers, burnout vs.)
başka başka?

silent hill serisi... olur da oynamadıysanız diye söyliyim dedim, bulunsun.

50-60 milyon civarina bulabilcegin (bkz: eye toy)dan satin alip ps2 ye baglamak ve wii tadi almak da bir fikir olabilir.

eye toy un demoları bile izlemeye doyulmuyor, kim bilir kendisi ne kadar eğlendirir. ayıp olmasa org... neyse ayıp.

ho$unuza gider mi bilmem ama (bkz: yakuza/22)

yakuza 2 de cikmi$ diyorlar, emin degilim.

eye toy kullanmi$ biri olarak diyorum ki cok da eglenceli degil.
oyunlar cok basit geldi bana.

fatal frame serisi(korku)
gta vice city ve san andreas(macera, aşk heyecan korku ve nefret)

mutlaka resident evil 4, marc ecko's getting up, bully, şu ana kadar god of war dışında oynadığım en güzel 3 oyun diyebilirim:) Bir de silent hill tarzı forbidden siren var ki aman aman diyorum, güzel olmasına güzel ama ürpertiyor.

Oyunla ps'yle falan aram hiç yok ama she runs away'in dediği gibi resident evil'ı deneyin derim ben de. 3 Arkadaş başından kalkamamıştık hem heyecandan hem korkudan: )

sony nin genji si var.
yine sony den iki şaheser ismi söyliyim biliyondur gerçi. ico (eskidir baya ama klasiktir, şaheserdir) ve shadow of the collosus.

daha basit ve eğlenceli ilerleme için ninja tosbağalar var. ama sıkar kesin bi süre sonra.

mgs, gow muadili demişinde.. bu oyunların muadili yoktur.

sony birdir, hideo kojima onun kulu ve elçisidir.

Sıra tabanlı ilerleyen Japon RPG'leri ile aranız nasıldır bilmem, ama özel bir antipatiniz yoksa Final Fantasy X hoşunuza gidebilir.Hatta ben de şu sıralar Final Fantasy XII oynuyorum.

Ratchet&Clank ve Jak&Dexter da oldukça hoş serilerdir.İlk bakışta biraz daha çocuklara hitap ediyor gibi görünebilirler, ama hemen yaftayı yapıştırmamak lazım.Çok eğlenceliler.

Metal Gear Solid demişsiniz; MGS'nin yapımcısı Hideo Kojima'nın bir başka serisi de Zone of the Enders.Anime tarzı grafikler ve mechalar...Mechalara çok hayran değilim, ama PS2'deki Zone of the Enders The Second Runner bayağı hoştu.

Devil May Cry serisi var.Benim için hala bazı konularda God of War'dan önce gelir.Vakti zamanında ilk kez videolarını gördüğümde "PS2 edindiğimde alacağım ilk oyunlardan..." demiştim anında. :) Şu an dördüncüsü yeni nesil konsollara hazırlanmakta.PS2'deki üç oyunundan yalnızca ikinciyi oynamadım ben.Pek iyi olmamış, diyorlardı.Eğer başlamayı düşünürseniz ilk oyundan başlayın bence, her ne kadar üçüncü oyun birincinin öncesini konu alsa da.

İyice bir yutkun.

burnunu elinle kapatıp nefes vermeye çalış, ama çok zorlama, kulakları acıtır. sakız çiğnersen de sürekli tükürük yutup yutkunduğun için kulakların açılabilir.

eczaneden gliserin alıp damlat kulağına içinde kir pislik falan varsa onlar yumuşar böylece çok daha kolay temizlenir. koca karı işi değil bizzat kbb doktorlarının kulak temizletmeye gelmeden bir gece önceden yapın öyle gelin dediği bir olay. zaten banyo yapıktan sona kulakların içi ıslandığı için kulak çubuğu ile temizlik yapıldığında daha çok kir çıkar insanın kulağından o sebeple mesela. olmazsa aynı şekilde git o temizlesin. olay başkaysa bilemiycem tabi kusura bakma.

ha mesela uçak yolculuğunda kabin basıncından dolayı olan tıkanma gibiyse ağzını aç(ciddiyim) bu sayede dengelenir ve büyük oranda açılır gerisi bi kaç gün içinde kendiliğinden geçer. geçmiş olsun

olmuyor olmuyor olmuyor

kulağını yıkat...

eğer kulak pamuğu kullanıyorsan, yanlış kullanımda bir süre sonra içeride kulak kiri birikebiliyor. şansına koca bir kurumuş kütle çıkabiliyor ama bilinçli olarak nasıl yapılır bilmem.

en temizi doktora görün, eğer zorlarsan kulak zarını bile yırtabilirsin dikkat. küçümsememek lazım ben denizde dalarken kulak zarımı patlattım, ameliyatın verdiği stresi geçtim artık dalamıyorum.

sanırım kulağında büşon var, durum buysa doktora gidip açtırman gerekiyor.büşondan muzdarip bir insan olarak bende her sene gitmek durumunda kalıyorum, kulak kanalının küçük olması nedeniyle sanırım kirler birikerek bloke ediyor. son derece kolay ve kısa süren bir prosedür, üstelik kulağın açıldığı an sesleri birden adeta 5.1 olarak duyarak sevinmen de cabası.

5.katta oturuyorum. sırf basınç farkı fln olurda belki açılır diye 2kere aşağı indim çıktım sonuç hala aynı..
sabah kalktığımda da aynı ise durum doktora gidicem, teşekkürler

yüksege çıkarken ağzınızı açın. yada ağzınızı hep açın

efendim kotu ornmek olmasın ama 3-4 sene once benim de kulaklar tıkanmıs akabinde inanılmaz bir agrıya sebebiyet vermis, sonrasında duyma yetim %20-30'lara kadar (ciddiyim) dusmustu...Gittim temizlettirdim yeniden dogmus gibi oldum, alıskanlık da yapmadı tekrar yasamadım bu derdi...Sebebiyet verme ihtimali olan seylere karsı tıkanma uzun sureli olursa gidip temizletmek en guzeli, gliserin de faydalı oluyor...

duyma yetinizi mi kaybettiniz
oha ciddi korktum
sabah uyandım ve hala açık değil..
doktora gitmek mi lazım 1 gün daha bekliyeyim mi?

doktor bey kulağımda su var gibi tıkalı desem gülmez mi
desktir git demez mi

esnemeyi tavsiye ederim ben de. daha ufak çaplı olanlarını pat diye açıyor.

aynı sorunu ben de yaşamıştım yakın zamanda.. gliserin kullanmam tavsiye edildi, bi hafta falan sonra da kulak burun boğazcıya göründüm.. kulağımda kir birikmiş, adam temizleye kalktı ama yapamadı, çok feci birikmiş.. "oksijenli su kullan, kulak kirini eritir, bi kaç hafta sonra tekrar gel daha rahat temizleriz" dedi.. oksijenli su o kadar iyi geldi ki, tekrar gitmeme bile gerek kalmadı, açıldı kulağım..

ama oksijenli su kullanırken şu hususa dikkat: 1 ölçü oksijenli suyla, 3 ölçü normal suyu karıştırarak kullanmak gerekiyor.. sabah akşam olmak üzere günde 2 kere, her seferinde 5-10 damla falan yeter.. bi kaç gün kullanmak bile fark yaratır heralde.. kulağa dökünce köpükler falan fışkıracaktır, korkulcak bişey yoktur tabii bunda..

eski bir makine... bence almayın... yıpranma durumunu bilmiyorum ama gittigidiyor'da 200 civarına gider diye tahmin ediyorum.
düzeltme: fiyatı az yazmışım rahatlıkla daha fazlaya gidermiş ama bu defa rakam vermeye kalkmayacağım. :)

yine de objektifinin cazibesine kanıp almayın, nikon var, canon var mis gibi... ne gerek var sony'ye falan?

bu makine sonynin urettigi en iyi aletlerden biri, eger cok temiz ve saglamsa alinabilir. Cok iyi bir lensi var. Ederi icin amerika'daki sitelere bakin ebay falan turkiye icin %20 falan koyun. Sıkı pazarlik yapin

zamanında ve bence hala bu alet bir efsanedir yarı profosyenel dijital fotoğraf makinalarında... iyi bakılmışsa hiç bir sorunu çiziği yoksa 350 ye gider bence.

sen izmir'deydin di mi? bakayım varsa bir şeyler söyleyeyim de; kargo toplam 10 usd mi anlayamadın?

sanırım amazondan türkiyeye kitap, dvd ve müzik dışında birşey gelemiyor.

(bkz: dvd region free)

dvd-rom unun firmware ini güncellersen çok süper oluyor. çoğu dvd playerda gösterebilirsin yalnız onu da söliyim. bkz. vestel, sunny, lg vs. 50 ytlye bile var.

Ben dvd x player tavsiye ederim sorunsuz açıyor tüm dvdleri. Hatta buyrun bu da linki :
rapidreactor.net .

anydvd her derde devadır region olaylarında.

hellsing ve trigun iyidir.

death note sğperdir.

texhnoloyze.serial experiments of lain yaratıcılarından orta uzunlukta bir seri.diyalogu az olan bir animedir.

51 bölümlük enteresan ve hızlı ilerleyen konusuyla kiba yı tavsiye ederim, ayrıca 26 bölümlük Samurai Champloo ve 23 bölümlü Basilisk de ilginç ve güzel animeler.

26 bölümle cowboy bebop var 25 bölüm berserk var bolcana kanlı vahşetli öneririm

lain guzeldi
bide vampire hunter x vardi galiba

(git: 7054)

elfen lied var kısacık

aslinda 153 bolum dragon ball var. cildirirsin, superdir.

elfen'i geç. huzurlu bir tatil yap sonra bakarsın ona.
gülmek istersen biraz excel saga'ya bak.

2. oyun icin galıba midtown madness önerilir..

:)

hah işte o tarz.başka var mı öyle arabalı kamyonlu mamyonlu.bekliyorum tavsiyeleri indiricem oynicam daha :)

araba ile tur için test drive unlimited. bir sürü süper araba ve kocaman bi hawaii adası ama arabadna inemiyosun. graifkler çok güzel... ama gamepad aşrt onun dışında gayet arcade gibi oynayabilirsin doğru ayarlayınca... gta san andreas hava kara ve deniz de araç kullanmak için süperdir. konusuna kasamam dersen bitmiş saveleir var...
bide 18 wheels of steel falan diye tırcılık oyunları vardır eğlenceli sayılır...

test drive unlimited gayet güzel oynuyorum ben. ayrıca kamyon falan diyorsan hard truck olması lazım o serinin baya bir oyunu var yollarda gidiyorsun onu da aldım ama oynayamadım test drive yüzünden eheh

gta da olabilir aslında.

Combat Flight Simulator vardı bir dönem, 2. Dünya Harbi uçak savaşları...Microsoft'un gene.

Arabalı için de direkt Carmageddon bul, yaya ez, sadist güdüleri tatmin et falan :p

bazen sıfır hdyi formatlamak gerekebiliyor...

Bİlgisayarıma sağ tuşla tıklayıp manage/yönete basın. Ordan Dİsk yönetimine. Açılan ekranda, eğer doğru bağlamışsanız falan, altta Disk 0 kısmında 300küsürgb'lık kısmı görüsünün. Sonra o bölüme sağ tuşla tıklayıp Partiton/Bölüm yarat yap. Büyüklüğünü, sayısını falan belirle... Umarım yardımcı olur...

sata destegi olan anakartlarin cogunda ikinci bir bios benzeri uygulama vardir.
mesela benim board asus. normal bios icin acili$ta del'e basiyorum. sata bios'u icin ise tab'a basiyorum.
tab'a basinca kar$ima gelen menude her turlu ayar mevcut. tum baglantilari yaptiktan sonra burdan kurmaniz gerekiyor bildigim kadariyla (3senedir ugra$miyorum sata ilen)
bu $ekilde olmasi gerekiyor.
ha bir de onlem olarak, kurulum esnasinda diger disk'in baglantilarini iptal edin. nolur nolmaz. yanli$ secersiniz felan, insanlik hali.

kedidir kedi.

su kaplumbagasi.

bahceniz falan varsa tav$an.

hamster. hiperaktif olan cinsleri acaip renk katıyor hayata.

simdi oncelikle kedi ve hamster haric o dediklerinizin hepsini besledim. su kaplumbagasi veya balik turevleri izlemek acisindan zevkli ama eline alip sevemedikten sonra ne anladim ben hayvandan gibi bi dusuncem var.

kedileri oldum olasi sinsi yaratiklar olarak goruyorum ama gecen bi arkadas aldi, sevmesi zevkli oluyormus ehah ama gel gor ki, asisi, mamasi, kumu falan derken hem nispeten masrafli hem de kumu falan cok pis kokuyor, temizlemeye usenirim gibi geliyor.

hamster daha cazip geldi su an. tavsanin da sindirim atiklari pis kokmasa o da olabilir aslinda bilemedimpfh

yeni şekilli kumlardan var, kokmuyor hiç. adını unuttum şimdi, bizimkiler bahçeye çıktıkları için kullanmıyoruz da, kullanan arkadaşlar var. kristalli bişeylerdi. tabi daha masraflı olabilir orasını bilemiycem.
kedi iyidir ama ya, insanda efkar-gam-keder bir şey bırakmaz.

evinde 2 muhabbet kuşu, 1 hamster bir de kedi besleyen biri olarak en uğraştırmayan hayvan olarak kesinlikle hamster derim. ne verseniz iştahla yiyor, kedi gibi koklayıp hmpf deyip çekip gitmiyor. uyurken köşeye atılmış bi pamuk parçası gibi görünüyor çok şirin. ele alıp mıncıklaması da zevkli ama sinirli bi anına denk gelirseniz ciddi şekilde yaralayabilir elinizi, malum kemirgen. abimi ısırdı da acile götürdük mesela. bi de kafesini temizlerken nahoş kokular duyuyorsunuz, kedi kumu temizlemekten çok da aşırı farklı değil.
gine pig alabilirsiniz, kuş gibi viyaklayan hamster gibi bişey, eğlenceli hayvan.
sonracıma kedi ise uğraştıran ama kesinlikle uğraştırdığı her ana değen bir sevgi veriyor (ulan anne gibi hissettim kendimi), yemeyip yediresi geliyor insanın. kumunu her gün temizlediğiniz ya da silika kedi kumu kullandığınız sürece koku falan yapmıyor.

isviçreli bilimadamları yaptıkları araştırmalarda bu dediğin hayvanın kedi olduğunu keşfetmişler...

karınca besle.
akvaryum al öncesinde. daha sonra en yakın ormana gidip 10-15 tane dev boyutta karınca toplayıp(youtube'da videoları var mesela) o akvaryumun içine at. (15'i geçince, görüntüsü güzel olmuyor)
(bkz: ben yaptım oldu)


akvaryumdaki hal hareketleri, çılgın atan bünyeleri şurada izlenebilir;
. www.youtube.com
. www.youtube.com (aç bu hayvanlar)
. www.youtube.com


birkaç bilgi verici websiteleri,
www.ntvmsnbc.com
hsnyilmaz.wordpress.com
tpt.com.tr
www.thinkgeek.com

ek olarak; akvaryumda bir tane kraliçe karınca olmalı. diğer işçi karıncalar ise sokaktan toplanmamalı. ormandan aslan kaplan moduna girmiş cengaver tipler olmalı.

kristal kedi kumu ayda 10 lira masraftır. mamasına da 20 lira harcarsın. arada yemek artıklarını falan da yer. başka da pek masraf düşünemiyorum.

yalnız kediden kediye fark vardır. sokak kedisi başka, cins kedi başka, dişi başka, erkek başka. tavsiyem eğer yakınınızda varsa yeni doğmuş cins kedi uygun olur. gayet evcil, insancıl. sokak kedisi alacaksanız ise mümkünse dişi alın derim. kaç tane erkek sokak kedisi gördüysem hepsi piskopattı. pişman eder sonra.

1. başkasının hayvanı
2. deniz maymunu
3. yılan
4. iguana
.
.
.

hayatiniza renk katmasi icin mutlaka memeli alin, en ugrastirmayan hayvan tabii ki memeli olmayacaktir. o yuzden celiskili bu soru. :) ben allerjiniz yoksa kedi, yeriniz bolsa kopek derim.

kurbağa tabiiki.
at bunu ortadan kesilmiş bi damacanın içine yarenlik etsin.
ne öyle sosyete yeminden kumundan ister ne tribi vardır oh mis.

muhabbet kuşu... sadece yemini suyunu verin... gerekirse aşısını yaptırın bir kez... konuşmasa da olur diyorsanız yavruyken almayın... siz ilgilenmeseniz bile o sizinle ilgilenecektir bir şekilde...

Ben kötü birşey mi yazdım? :)

ahahahah hayir da deniz maymunu, yılan ya da iguana'yi evde nasil besleyeyim abi? bi de bu dediklerin sicak kanli hayvanlar degiller de sonucta. evime neseden ziyade kaos getirirler gibi.

hamsterın ömrü kısa bağlanırsanız ağlatır adamı yasa boğar evi.

kedinin ömrü 15-16 yıl uzun sayılır ama kum değiştir, veterinere götür, tara vs vs çok zahmetli.

balık desen hiç girme o işe suyunu değiştir, filtrelerini temizle, camlarını temizle, günde 2 öğün yemle, tatile giderken kime bırakacağını da şaşırtıyor. ayrıca çok kısa ömürlüler

su kaplumbağasını da alıyorsun avuç içi kadar sonra tabak kadar oluyor, bütün sevimliliği gidiyor.

aslında paraya kıyabilirseniz bir jako (gri papağan) alabilirsiniz.

kus turevleri de cik cik cik bi yerden sonra kafa birakmaz insanda be? bi de eline alip dogru durust sevemiyorusun da.. kedi, gonzales, hamster sevmeye daha uygun gibi geldi su an ama onlarin da bakimlarini falan nasil yapicam bilemedim. hic bilgim yok onlarin bakimiyla ilgili.

Sen sıcakkanlı hayvan dememişsin ki ama. Bana kalsa köpek (sibirya kurdu) alırım ama en masrafsız ve en uğraştırmayan hayvan demişsin. O yüzden o hayvanları yazdım. Benle hemfikir olabilecek insanlar da vardır sonuçta. Birinci şıkkı ise şu nedenle koydum; başkasının hayvanına bir süreliğine sahibinin ricası üzerine bakabilirsin, sana yemini ve diğer gerekli şeyleri tedarik eder böylece en masrafsız şekilde ve hayatına bir süreliğine de olsa renk katacak bir şekilde bir hayvan beslemiş olursun.

ahahah maymunu illa ki hayatimin bi doneminde alicam da su an icin zor be. 5000$'dan basliyor maymunlar. bi de oynak hayvan malum, ugrastirir epeyce. o yuzden simdi daha makul bi hayvanla pratik yapayim diyorum.

hehe mıncıklayacak ucuz yollu bir hayvan lazımsa kediden ötesi yok :) ama erkek kedi alma dişi kedi al, dişi azdığında miyavlıyor, erkek ked hem miyavlayıp hem işiyor sağa sola.

nemli birşeyle asla temizleme...

ben 5 yildir kolonyali mendille temizliyorum, daha bir zararini gormedim, sorun olmaz yani.

bu arada, hani touchpadinden memnun degilsen degistirsen bile birsey fark edecegini sanmam. genelde basta nasillarsa oyle kaliyorlar... ha tabi ozel olarak bir bozukluk varsa bunu bilmem, ama garanti kapsamindaysa zaten tum laptopu degistirirler tahminimce...

e acikken nemli bi'seyle temizlenmez tabi sapitiyor, kici basi oynuyor sonra. ama makine kapaliyken her turlu seyle temizleyebilirsin.

hafiza kullanimi cok etkilemiyor da, harddisk sorunlu ise (manyetik alan sorunu gibi) olabilir. neticede surekli diske veri yaziyor.

disk birlestirme yapın bi ise yarayabilir

maximum connections'tan olabilir. aynı anda 1500 kişi ile veri iletişimi yapıyorsanız mesela makina da zorlanır.

a) i$lemciniz yetersizdir.
b) konfigürasyonunuza göre aynı anda çok fazla download yapıyorsunuzdur.
c) uzun zamandır hashing yapmamı$tır, yeni dosyaları indeksliyordur.
- Ctrl+Shift+Esc'e basıp emule'un kullandığı ram ve cpu miktarına bakın.
- (donanımı update etmek dı$ında) aynı anda daha az download yapabilir, "adjust hardlimit" gibi tanımlamalarla kendini kasmamasını sağlayabilir veya tanınan ve sırada bekleyen kullanıcı listesini arka planda tutmasını kapayabilirsiniz (ionix'de var)

assert.h'ın dediği gibi zaman zaman hard disk ile ilgili sorunlar da kastırabiliyor. eğer ilgili hard disk sorunlu ise, indirdiğiniz dosyayı çalı$tırırken de yava$ çalı$acaktır.

eger cok fazla dosya ekliyse, bazen emule stabilizasyonu yitirip %100 cpu kullanımına geçebiliyor.
bir diğer olasılık bazı emule modlarında, işlem öncelik sırası normal üstü olarak ayarlanmış olarak geliyor. -process priority-
eger bu özelligi normale indirirseniz belli zamanlarda işlemci kullanımının %100 e çıkmasını engelleyebilirsiniz.
örn: emule xtreme,default olarak yüksek öncelikle geliyor. programın ayarlarından normale geçirebilirsiniz.

emule modu değil düz emule bu... hashingi nereden kaptabilirim ve sadece 2 dl var ve konfigurasyonumu en son çıkan oyunlar bile zor kasıyor emule daha zor kasar kanaatindeyim... ayrıca bu sorun daha öncede olmuştu 2 farklı hd de yüklüyken ve 3 farklı hd download için kullanılırken... yani donanımsal değil sorun...

hasingi nasıl kaparım diye yeniliyorum ben soruyu.

hash pek kapatılmıyor, illa indexleme yapıyor programlar.

1.odaya gırıs-cıkıs sıralaması nedır ? (musteri, maid,minibarci)
2.bu elektronık kılıt kapı acıp kapanmasınımı sayıyor yoksa kartı okutup ıcerı gırenlerımı? (mısal ıkı kısı gırdık ıcerı ''kartla'' ben cıktım , arkadasım kaldı o sonra cıktı ... kapı bunuda kayıt altına alıyor mu?)
3.otelın konumu nedır .? kotu reklamdaan etkılenır mı ? yoksa otel ıcın sorun kucukmudur?
4.kasayı cıkartmak prof. ısımı yoksa , duvara baglantıyı saglayan vıdaları herkes rahatlıkla fark edıbılıyor mu? tornavıda yeterlımı?
5.oda da rezervasyon degısıklıgı var mı ? (baska bırı rez. ıptal edıp , tesısatcı musterımız odaya gecmesı gıbı?)yada aynı numaraya benzeyen (mısal oda6654gıbı oda6554 veya yan odalarda,karısması mumkun mu ) musterılerden daha zengın gorunenı vb.. var mı ?
?

--- spoiler ---
katil uşak
--- spoiler ---

bence o i$i guvenlikten birileri yapmi$tir. kasa hala iceridedir. sonucta guvenlik o kapilardan giri$ ve ciki$lari silme yetkisine sahiptir diye dusunuyorum. oteli ve konaklayan misafiri de surekli takip etme yetisi en fazla onlarda.

maid ya da minibarci, odada kalanin nerede oldugunu bilemez, kasayi sokmek zaman alacagindan buna tek basina cesaret edemezler. belki guvenlikten biriyle i$birligi yapilmi$ olabilir. supheli.

yani sonucta i$ guvenlik kisminda bitiyor. guvenlik mudurune $efine vs. gicik kapmi$ bi cali$an yapmi$ olabilir.

ters köşeye yatırma tuzağını düşünerek bana sanki güvenlikten biri çalmış gibi geliyor, odanın giriş çıkış kayıtlarınıda silmiş olabilir.
ters köşeye yatmamak için kale dışına bile çıkmış olabilirim.

edit: bu cevap "notorious"'un cevabını görmeden yazılmıştır.

sorular üzerine;
1- sıralama
- maid ( 13:00 de girmiş 20 dakikada çıkmış )
- minibarcı ( 16:00 da girmiş 2 dakikada çıkmış )
- müşteri ( 18:00 itibariyle çok girip çıkmış çocukları da var, belki onlar girip çıkmıştır
2- kilit sistemi sadece kart okunduğunu yani geçirildiğini anlıyor, herkesin ayrı kodu var minibarcının kodu ayrı, maidinki ayrı, müşterininki ayrı. kişi sayısını ayırt edemiyor
3- otelin konumu denize o, 3 çevresi yüksek çitlerle kapalı, deniz tarafında 24 saat gezen 2 güvenlik var.
4- kasa ustaca çıkartılmış, amatör işi değil, hatta altından raf da sökülmüş diyelim.
5- odada rez. değişikliği yok, 1 haftadır aynı müşteri kalıyor
6- otelde aranmayan iğne deliği bırakılmadı, odalarda olabilir düşüncesiyle DND takılı odalara bile girilip kontrol edildi.
7- güvenliğin okuyucunun hafizasını silmek gibi bir yetkisi yok, otelde tek yetkili ( okuma için ) ön büro şefi, alet de sadece onda var. ve alet de çalınmamış, kendisindeydi ve evinden alınıp otele getirildi okusun diye
8- güvenlik odaya giremez, kartı yok

maid icin 20 dakika uzun bir sure degil mi? (bilmedigimden soruyorum) 20 dakika duvarsa asili bir kasayi yerinden cikarmak icin yeterli bir sure.

guvenlik kesin var bu i$in icinde. demedi demeyin.

yok uzun değil, çocuklar da var temizliği uzun sürüyor odanın, normalde c/inli odaların büyüklüğüne göre 10-25 dk arası sürer. bu oda studio ( büyük yani )

bi de kasanin ne zaman calindiginin anlasilmasi olayi var. sokme islemi yapilirken kasanin altina mutlaka duvardan boya, cimento parcalari vs. dokulmus olmasi gerekiyor. kasanin oldugu yerin zemini temiz miydi ? hirsizligi kim farketti ? o gun degilde daha onceki gunlerde calinmis olma ihtimali var mi ?

iz yok, sökülen raf haricinde sanki oraya hiç kasa konulmamış gibi duruyor. toz moz hiçbirşey yok, kasanın dıştan görünmesini engelleyen bir dolap var. dolabı açmadıkları sürece kasanın gittiğini anlayamazlar.

daha önceden götürülse maid farkederdi, sonuçta toz almak için dolabı da açıyor her gün

hirsizligi kim farketti ?

maid ,sılıyoruz yanı lısteden .
odaya gırdı kontrol ettı dolap yerınde , onun zamanında..
yok maid ısın ıcınde dersenız , neden soylememıs dolabın olmadıgını?
minibarcida ıkı dak dolap sokemez..
olay cocuklara kayıyor bence odaya gırdiler , balkona cıktılar , kapı acık kaldı.

müşteri gece farketti, karısı kolye yüzük koymak için dolaba gitti ve kasa yok

zeminde halı yok ( halı yok derken zemin taş ), bahçeden gelse çamur izi olurdu çünkü 11 gibi bahçe sulanması yapılıyor. her yer temiz

pencereler vasisdas türü, yarım açılıyor

maid tüysiklet yaf, rüzgar çıksa önce bizim maid uçar, 20 kiloyu kaldırması mümkün değil. o maid 4 yıllık eleman bu güne kadar tek falsosu olmadı.

o zaman benim suphelerim maid uzerinde yogunlasiyor, kasayi cikardi o carsaflari koyduklari arabanin icine koydu, temizligi yapti, cikti. i$ine devam etti. zaten baska sekilde o kasanin koridorlarda gezdirilme $ansi yok gibi.

20 kilodan bahsediyorsunuz insanlarin rahatca kaldirabilecekleri bi agirlik (bi damacana su dusunun). bi insanin zayif olmasi gucsuz oldugu anlamina gelmez. hem yalniz yapmis oldugu anlamina da gelmez. kasanin sokulmesi degil sokuldukten sonra odadan goturulmesi asil onemli konu. balkondan atsa bahcede buyuk bir iz birakir, atamaz. kucaklayip koridordan asansore merdivene goturse "bi goren olur" endisesiyle yapamaz. o carsaf arabalari en kolay arac tasimak icin. sonra camasirhaneye ordan da bi sekilde disari veya hala icerdedir kim bilir.

aklıma birde resepsiyonist geldi, bu müşteri dışarı çıkıp girerken kartını ona bırakmıyor mu? ve giriş çıkış kayıtlarınada ulaşması mümkün.
Ayrıca hırsız bu 3 kişiden biri mi, yoksa başka birisi olabilir mi diye boşuna mı kasıyorum.

olay jack bauer'e havale edilir, bi pizza söylenir, pizza gelmeden olay hallolmuştur zaten.

not: ikinci cümleden sonrasını okumadım.

sadece odaya girenleri yazdım, tabiki 4. bir kişi olabilir de kim işte o dördüncü kafayı yiyeceğim.

elektronik kart olduğu için resepsiyona bırakmıyor müşteriler, yanlarında taşıyorlar

şu olabilir, bir başka müşteri onların çantasından ( artık nerdense ) kartı çalıp odaya girse, ama alet edevat gerekeceğini nerden bilsin? hadi onu da halletti, adamların kartlarını geri niye bıraksın çantalarına

otelin bu kadar güvenliğe rağmen güvenlik kamerası yok mu diye sorsam.

Benim mekânda inceleme yapıp, herkesi ayrı aynı sorgulamam lâzım. Temizlikçi-minibarcı-güvenlik-resepsiyosint işbirliğinin olup olmadığını sorguyla anlayabilirim ancak. Mekânı koklamam, hissetmem, ağzımda pipo elimde büyüteçle ortamda dolaşmam gerek.

Bu haliyle bu dosyayı kabul edemeyeceğim.

özel hayata saygısızlık olur diye kamera sistemi koydurmadık

Ya böyle birşey olamazsa?

kamera yoksa şöyle bir teori yürütebilirim.
kapı bir kişinin kartıyla açılıp içeriye 2 (veya daha fazla) kişi girmiştir. kartı olan görevli işini yaparkensökecek olan kasayı sökmüştür. aklıma en fazla yatan ise kalma süresi uzun olduğu için maid ile birlikte biri girmiştir, servis arabasına koyup kasayı götürmüşlerdir. maid nasıl olsa temizlik yapıyor ortalığı silip süprümüştür.tek falsosu yok demekle olmaz sanki iyice sorgulamak lazım. saklama konusu onların yaratıcılığına kalmış şimdilik bu kadar...

@hayatacaylakkaldim
Ne yani sen cevabı bilmiyormusun, bilmiyorsan doğru cevap olup olmadığını nasıl anlayacaz, ayrıca bu oyun değilde gerçek gibi geldi.

bu hikaye %99,99 gercek. veya hayatacaylakkaldim, sen cok yaraticisin (%0,01 lik pay biraktim dikkat edersen).

cevabı bilsem kıvranmam eheh:)

böyle birşey çok da güzel olur, misler gibi olur

bir teori daha ürettim;
Odanın eski müşterisi kartı kopyalamış olabilir, daha önceden plan yapıp odayı girmiştir, aynı kart olduğu için sistemde şimdiki müşteri girdi görünmüştür.

yok sathaner; anahtarlar tek kullanımlık. müşteri gidince yeni kart kodlanıyor

buna benzer bir olay başımızdan geçti, ancak otel değil ev versiyonu... camın açık olduğunu gören site yönetimi güvenlik kim varsa, yaklaşık belirttiğiniz yükseklikteki balkondan eve doluşmuş (haber verme ihtiyacı hissetmeden) evden birşey gitmediğini anlayınca(!) (laptop gitti) camı pencereyi kapatıp kendi anahtarlarıyla kapıyı kilitleyip gitmişler. ev bu arada güvenlik klübesinin tam karşısı. yaklaşık 1 yıldır bu olayı düşünüyordum hatırladım yine.

demek istediğim şey şu işlek yerde bile olsa bir şekilde kalabalık yaratıp geçenlerin ilgisini çekmeden eve giriliebiliyor, otel kapısı giriş kayıtlı ama çıkışlar değildir herhalde kapıyı çekip çıkar sonra kim olsa. balkon için düşüncem bu. hırsızlık sonuçta mantık aramamak lazım...

benim de bir teorim var: hayatacaylakkaldim bu otelde cali$iyor. ve bu otelin cali$ani olarak ondan da $upheleniliyor olabilir; ve bu $aibeli durumu ortadan kaldirmak ister gibi...

basit. kasayı duvardan söktükten sonra kaynakla parçalara ayırırım hemen odada. tv yada radyoyu açarım yüksek sesle, duyulmasın ses filan. 10-15cm lik levhalar haline getirirdim. bu galiba her bir parçayı 750gr~1kg ye indirmiş olurum. daha sonra bunları elimdeki alışveriş poşetine koyarak gel git dışarı çıkarır yok ederim. çöpe atarim filan. bu anlattığım kendimi oda sahibi olan tesisatçı moduna geçerek yazdım.

geçeym otel çalışanı moduna. hizmet arabası olur, çamaşır arabası mı ne diyorlar. herneyse. duvardan itinayla söktüğüm bu kasayı onun içine atarım üzerine kirli çamaşırları atarım çıkarırım. yada içki / yiyecek servisi yapılan arabayla girerim. kasayı onun alt tablasına koyarak çıkarırım odadan. onu çöpe kadar götürürm. orada bir otomobile bindirir çıkarırım.


bu arada merak ettim. odanın bulunduğu katta / koridorda güvenlik cctv mi ne diyorlar o kameralardan yok mu? hikaye oldukça eksik. kartların kullanıldığı odaya giriş çıkış saatlerinden olayın olduğu, farkedildiği sonrası öncesi filana kameradan seyredilme imkanı yok galiba? o tür kamera sistemleri geriye dönük 3-4 gün kayıt yapabilmekte. açıp izlenilir. bu dediğim 2 cevapdan biri çıkmassa ne olayım.

birincisi odada halı yok deniyor. yani yanlış anlamadıysam durum "halı vardı da yok olmuş allah allah kimse fark etmemiş" değil. halı yok. hiç olmadı ki...

maid ve güvenlikçi işbirliği olması kuvvetle muhtemel. maid odayı açıyor, güvenlikçilerle birlikte giriyor. güvenlikçiler dolabı söküp çarşaf arabasına yüklüyor. maid odayı temizliyor ve çıkıyor. çarşaf arabasındaki kasa güvenlikle beraber otelin çıkışına kadar getiriliyor ve ön kapıdan çıkarılıyor. ondan sonra kasadan çıkanları mail ve güvenlikçiler paylaşıyor.

maid tek başına yapmış olamaz, çünkü 20 dakika hem kasayı sökmek, hem de temizlik için yeterli değil. sadece kasayı söküp temizlik yapmasaydı müşteri "bugün odam temizlenmimiş" derdi. demediğinie göre oda temizliğinde şüphe çekecek bir şey yok. maid işiniyaptıktan sonra odann kapısını kapatmamış/açık unutmuş olabilir. bu sırada onun arkasından giren herhangi biri bu işi yapıp gitmiş olabilir (kapı açık, kartsız girip içeriden kapatabilir ve rahatça çalışabilir).

kaynakla odada sökülemez çünkü kaynak ya da metal kesmeye yarayan herhangi bir şey kıvılcık çıkarır, curuf (eriyik halde çok sıcak metal talaşı) bırakır. bu yanık metalden mamul olduğundan silmeyle falan da çıkmaz. yerde, duvarlarda cıngıl cıngıl nokta nokta iz bırakır. temizlenmez de kolay kolay. hatta değdiği yeri eritip oyduysa hiç temizlenmez.

brisi musterinin kartını kopyalamıs olaiblir ya da barda sezlong da uzanmısken kartını alıp musteri kılıgında[kayıtlarda] girip cıkabilir. ya da musterinin oglu kızı odaya birini atmıstır o da olaiblir tabi. kasanın ebatları onemli aslında balkon varsa ordan yan odaya ya da ust kata alt kata transfer edilebiri 20 kg agır degil neticede. sırt cantasına girecek ebatta olaiblir, ya da winsome un dedigi gibi parcalara ayrılıp bond cantayla bile tasınır. parcalama durumu varsa musterinin akrtı kopyalanmıstır baska bi ihtimal de cocuklar da isin icinde[odaya hatun/erkek atma hadisesi kısmı bu]. hırsız bu durumda bulunamaz, cocukların bu tur bi iliskis olup olmadıgı ogrenılırse kartın kopyalanması kalıyor geriye. elektronık oldugundan kelli yabana atılacak bir sey degil.

bi de yazarken aklıma geldi de yan odadakileri de sorgulamak iyi olur, kayıtları vs. ordan da odaya gecis yapılmıs olaiblr.

benden bu kadar, yorma kendini bence.

kasayı kimin çaldığı hakkında tam bir fikrim olmasa da, otelden dışarı çıkarılması için aklıma bir şey geldi.

sonuçta otelde toplanılan çöpler bir yerde biriktirilip, o şekilde otel dışına çıkartılıyordur diye düşünüyordum. ben olsam kasayı bir çöp torbasına koyup çöplerin arasına atardım. eğer biriken çöpler otel dışında çıkartılmadıysa, bir de orada arayın derim. bir çöp torbasının içinde kuzu kuzu yatıyor olabilir.

böyle bir durumda yine maidden şüphelenilebilir. fakat ben bu üç kişinin dışında birisi olduğuna inanıyorum. bu kişi her kimse, maidden önce otel odasına girmiş ve kasayı sökmüştür. maid gelip kasanın orada olup olmadığını farketmeksizin temizlik yapmış olabilir. güvenlikten birilerinin olması kuvvetle muhtemel. biris değil hatta; birileri.

bisey daha geldi aklıma maid, guvenlik isbirligi, bu adamlar içeri birlikte girip birisi içerde kalacak sekilde digeri isini yapıp cıkaiblir sonradan gelince de kısa surede cıkarlar dısarı. temızlık arabasıyla kasayı dısarı cıkarması kolay olur baya. dikkat cekmez zerre. tabı bunun ispatı için koridordaki kamera kayıtları bi de kr noktalar vs belirlenmesi grek.

maid'in kartıyla minibarcı içeri girer ve etrafı toparlar ve ön hazırlıkları yapar 20 dk sonra kapıyı içerden açıp kapayarak çıkmış izlenimi verir. bu onun için yeterli süreyi sağlar. minibarcı içerdeyken onun kartıyla maid de içeri girer ikisi hızlı bir şekilde kasayı maid'in arabasına yerleştiriler. maid 2 dakikada kasa civarını temizler ve ikisi birden odadan çıkar. kasa hala maid'in arabasında ya da buldukları boş bir yerdedir.

bir iş birlikçi daha ihtimali varsa bunu da kasayı dışarı çıkarmakla görevli çöpçü ya da çamaşırları yıkayan başka bir işletmenin şoförü olduğunu var sayıyorum.

gerçi kasayı dışarı çıkarmalarına gerek bile yok. kasayı açacak kişi 1 ya da 2 günlüğüne otelden oda tutar maid arabasıyla odayı temizleme bahanesiyle kasayı adamın odasına bırakır. işlem tamamlandıktan sonra kasa ücra bir köşede bulunur. hadi bakalım.

olayın 13.00 - 16.00 arasında gerçekleştiği kesin gibi. 18'den sonra olma imkanı görmüyorum ben. minibarcı ve maid feci bi şekilde sorgulanır ve itiraf ettirilir.

-oncelikle 20 kiloluk bir kasa onemli bir agirlik degil.kasanin elektrik kesilince kendisini kitlemeside farketmez sonucta siz formatlayip resetliyebiliyorsaniz bu islemi herkes yapabilir.
-maid i tekrar sorustur arastir.4 yil durust kalip simdi durustlukten vazgecmis olabilir.sevgilisi varmi yeni hayat planlari yapiyormu vs.sonucta kart okuyucusuyla girildiginde takip edilir ama kapi iceriden acildiginda takip edilmez.kasanin sokuldugu yerin tertemiz olmasi isi yapanin isten sonra orayi temizledigini gosteriyor normal bir hirsiz ayip olmasin aman diyip temizlemez.maidin odaya soktugu kisi kasayi sokmustur maidde cevreyi temizlemistir.birde polisin parmak izi almis olmasi lazim duvardan acemi birisinin parmak izi birakma ihtimali yuksek dolapta duvarda.
-musteriyi arastirin ikinci etapta.oteli bedavaya getirip ustune para almaga calisiyor olabilir.sonucta normal bir insan otele buyuk parayla gitmez.meblagi yuksek soylese daha derinlemesine arastirilir.20 kiloluk kasayi pekala bir cantaya koyup cikarabilirler odadan.kasa karadan cikmadiysa su an denizdedir.

hırsız bir kişi değil en az 2 kişi yani bu işin sorumlusu 2 kişi olamaz... öncelikle o kasa nasıl oradan hiç yokmuş gibi çıkar? bir darbe izi, sürtünme izi çizik olur en azından. bu nedenle soygunu yapan yada yapanlardan biri o kasnaın oraya nasıl monte edildiği hakkında çok iyi bir fikre sahip. muhtemelen kasayı yapan şirketle bağlantılı
benim tahminim maid yada odada kalan adam ve güvenlikten biri(leri).

ortamı görmeden anca bu kadar ha bide adrian monk olsa 10 saniyede çözmüştü bunu.

çöp deposu araştırıldı, tüm çop kutularına bakıldı yok yok yok

beni sinir eden durum otelden kasanın çalınması beyler/bayanlar safe de olsa kasa sonuçta, telefon değil ki cebine atıp gidesin. mutlaka bir yerde bırakmış olmaları lazım yok anam. sırra kadem bastı

taze bilgi de şu, dün akşam kasada bulunan biletler yaklaşık 1km ötedeki otelin giriş yolunda bulunmuş. pasaportlar ortada yok. demek ki kasa dışarı çıkartıldı

ama nasıl

scotty diye biri var mı otel kayıtlarında bi bak. ışınlamışlardır. ayrıca olayı soruşturan türk polisiyse hiçbir şeyden haberi olmayan kantinci tutuklanır dayakla suçu itiraf ettirilir.

olayın balkon yolu ile gerçekleştiğine eminim.

@hayatacaylakkaldim, hangi departmanda çalışıyorsunuz?

bana göre bu durumda önbüro'da çalışan herkes şüphelidir.
1-misafirin oda kartını hangi resepsiyonist yapmış?
2-kapının master anahtarı (kart değil, metal anahtar) kimde muhafaza ediliyor? metal anahtarla girildiyse kart okuyucunun hafızası bir işe yaramaz.
3-resepsiyonist dışında kart yapma yetkisi kaç kişide var? (misal; bellboy, night manager..)

daha yeni haberlerde çıktı bir kaç hafta oldu olmadı, istanbulda hastanede yapıyorlarmış bu işi. yalnız organların elde edilme şekli daha insaflıcaymış, parayla satın alıyorlarmış.

bir doktorun gözü adam öldürüp organlarını alacak kadar dönmez herhalde ama bu işi yapanlara bir kez bulaşırsa ister istemez devam etmek zorunda kalacaktır. ilk başta önüne gelen organın doku testlerini yapıp naklederken ilerleyen zamanlarda direk adamdan sökecek kadar canileşebilir diye düşünüyorum.

yalnız ben parayla satın alınan organı nakleden doktorlara karşı ılımlı yaklaşıyorum, sonuçta bir şekilde hayat kurtarıyor gene.

yok benim kastettiğim illegal yollardı zaten. her iki taraf da razı ise bence de sorun yok-tabi satan kişi mecburiyettten yapmıyorsa.

sırf parasını alabilmek için aceleyle yanlış teşhis koyup, parasını alıp hastayı yollayan doktorlar varken, yasadışı organ nakli/organ kaçakçılığına katkıda bulunabilecek kadar canileşebilen doktorlar gayet olabilir ve hatta bence vardır da...
ama para için doktorculuk oynayacak akdar manyaklaşabilecek insan oalbilecğeini sanmıyorum veya inanmak istemiyorum...

nakil icin hastanede yatarken ve organ beklerken yan odada organ reddi teshisi ile yatan bir adam vardi. yanima gelip organini rusya`da takdirdigini tum islemler dahil (organi da kastederek) bobrek nakli icin 10000 dolar, karaciger icin 20000 dolar gerektigini soylemisti. kendi bu yontemle bobrek nakli olmus idi. sene 2001 idi.

@kadirsavun

bahsettiğin adam neredeyse parayla kendini yenileyecekmiş. verdiğin cevapla da artık kola içmemeye karar verdim; kimin ne olacağı belli değil maalesef.

ayrıntılı bilgi için müraacat: yusuf elçin sönmez aka dr. frankeştayn

(bkz: deşifre)

bu olay yüzünden meyan hastanesi diye bir hastane vardı isim değiştirdiler central hospital olarak devam ediyorlar. o doktor da gitti aynı yerde kendine hastane açtı devam ediyor bu işlere ;)

oncelikle hayirli olsun. bana da nasip olsun diyorum, nihahah.

neyse, para sorunu yoksa eger super metal case'ler var.
parca parca ayirip koyuyorsun icine. sarsintidan, darbeden her bi$eyden koruyor.
tavsiye ederim.

ben de onu diyorum iste, tak cikar ayar yap konuyu ayni seye ikna et kovalan falan ugrastiriyo, vakit aliyo diye dusunuyorum ama ote yandan belki de gerekliligi budur, benim istedigim yanlistir. emin olamadim bir turlu

herhangi bir ayar gerekmez, yani bildigim kadariyla boyle.
lens'i tak, manuel kullaniyorsan cekim yaptigin zaman ayarlarsin o kadar.
onun di$inda ekstra bir $ey varsa bilmiyorum, bilen varsa ogrenmek de isterim.

hayırlı olsun... objektif takılı iken makinayı taşıyabileceğin ve dış etkenlere gayet dyanaıklı fotoğraf çantalar bulunmakta lowepro olsun lamborghini(evet çanta markası ve mükemmeldir) olsun... zaten lensi tak çıkar yüzünden sensor tozlanacağından en iyisi sürekli lensi takılı bırakmaktır... öyle bir sorun olmasa dahi aletin kendisine lens sürekli takılı kalmalı ki bir konu çıktığında takmakla uğraşma...

ama etrafta boynunda makina ile dolaşma özellikle çekim için dolaşmıyorsan... hem uzaylı muamelesi görürsün hem de gasp a davet çıkar...

1000TL'den fazla tutacaktır düz vitesli bir araca otomatik şanzıman takmak. Tabi bu tahmin sadece ama şöyle bir kıstas yaparsak pederin aracının şanzımanında sorun çıkmıştı, servise gittiğimizde tamir masrafının soruna göre 1500tl'ye çıkabileceği söylenmişti. Tamiri bu kadarsa sıfırı ne kadardır artık siz kıyaslayın. Ayrıca şanzıman değiştiği zaman aracın elektronik ve enjeksiyon sistemlerinin de ona uygun şekilde yeniden ayarlanması gerekir. Çıkma bulabileceğinizi pek sanmıyorum çünkü kullandığınız araç pek sık rastlanır bir araç değil. Onun dışında otomatik şanzımanla ilgili sorunuz olursa yardımcı olmaya çalışırım benim kullandığım araç da otomatik şanzımanlı...

eğer mümkün olursa, yaptıracağım yer yetkili bir rover servisi olacağından, elektronik ayarların sorun olacağını sanmıyorum. ama 1500ytl'den ucuza halledilemeyeceğinden emin olursam zaten vazgeçeceğim :) çünkü çıkma şanzıman bulmak mümkün olabilir sanıyorum.

şimdi otomatik vitesle ilgili ayrı bir soru başlığı açıyorum crown, ona da bir el atarsan çok şahane olur. çok teşekkürler.

zamanında auto show da onno ustaya bu tip bir soru sorulmuştu ve onno usta da manuel vitesli araca otomatik vites taktırılmasını tavsiye etmemişti hem teknik hem de eknomik açıdan...

sadece şanzıman değil marş motorunu da değiştirmelisiniz. o da eklenecek maliyete. 600 den daha uygun fiyata çok zor...

özel isimler ingilizce ye cevrilmez. ege universitesine de ege university denir. odtu nun metu olarak aniliyor olmasi sanirim ayni zamanda uluslararasi bir üniversite olmasi sebebiyledir.

bazıları ısrarla yanlış kullanıyor da ondan sordum. university of aegean ise yunanistanda bir üni adı imiş bu arada.)

mesela bilgi üniversiteside knowladge university olmuyor. gibi. aslında ilginç olurdu.

"okan university"
hiç polemiğe girmez...

Şayet üniversitenin adında özel isim varsa ve bir de ingilizce'de karşılığı varsa kelimenin, okulun adını çevirirken, ingilizcede var olan çevirisini kullanabiliyorlar. Misal,Karadeniz yerine Black Sea kullanılabilirken; Sütçü İmam, Imam the milkman olmuyor :s

mesela bizim bölümün yayın şeylerinde şöyle kullanılıyodu:
ankara university, faculty of science, astronomy and space sciences

sanırım güzel örnek olmadı hehe. ege'nin ege university, dokuz eylul university, bilkent university, hacettepe university...

Bence olmaz. Zaten sanırım ODTÜ dışında bunu yapan da yok. Bazıları "ama ODTÜ uluslararası üniversite" diyor ama bu mantıklı olsa, ki Bilkent'i geçtim zaten özgün bir ismi var, o zaman Boğaziçi de Bosphorus University derdi kendine. Ya da ne bileyim Koç da Ram University derdi kendine İngilizce.

tabii ki varbatim..

yani verbatimden başka bir marka almanız saçma olur. en iyisi verbatimdir.

birde oradan alma geçen gün bende karşılaştırdım.
www.maxipaket.com fiyatları dms'in kendi sitesinden bile ucuz.

Sizin "iyi dvd" kriterleriniz nedir bilmiyorum ama vaktiyle hatrı sayılır sayıda dvd yaktığım için benim için yazarken bozulup bozulmaması önemli. Verbatim 100'lük cake-box almıştım vaktiyle, bir tanesi bile yanmadı.

verbatim - "ömürboyu garanti"si ne işe yarar? misal benim dvd writer dvd seçiyor. yazmıyor öyle her medyaya. bunu kapsamaz değil mi? biliyorum da cevabı hani bir babalık yaparmı verba. diye...

verbatim. çok dayanıklıdır... esasen verbatimin ürettiği her medya dayanıklıdır. ondan sonrada maxell gelir.

kingston'ın ömür boyu garanti diyip, o garantinin okuma ömrü boyunca olması gibi
yazım ömrü veyahut okuma ömrü boyunca garantilidir
ki bu da saçma olur,
cd nin okuma ömrü boyunca başka şeyler olur çizilir gene okumaz
o zaman bu garanti saçma

açıkcası arşiv yapmak ya da kullanmak için istemiyorum ki arşivlerimi harddisklerde saklarım, malum arşiv çok oluncada çevreden bi takım istekler oluyor, şunu çekermisin diye, bu amaçlı düşünmüştüm yani. DMS uygun gelmişti ama ucuz diye yakarken çok hata verir diye düşündüm sizlere sorayım dedim.

Arşiv için değilse DMS al gitsin. Arşiv içinse verbatim al.

hepsiburada da verbatim 50 li dvd-r (pil hediyeli) 27.5 ytl imiş bu arada kaçırmadım aldım.

size a$k lazim.

zirveler?

(ara: karaoke zirvesi)

karaoke? makara yapmak değil güzel şarkı söyleyebilmek istiyorum.

şan dersi almayı denesen? benim bildiğim mutlaka bir katkısı oluyor, az da olsa.

bence önce pcye fena olmayan bir mikrofon ve iyi bir kulaklık takıp kendi kendine şarkı söyle... böylece kendi "gerçek" sesini duymuş olursun. ses oalrak kulağın kötü deolsa kendi sesinin uygun olup olmadığını bu şekilde direk anlarsın... sonrasını bende bilmiyorum ama... kolay gelsin...

profesyonel bir şan hocasina basvurmani oneririm.

hem sesine hem de kulagina bakip bilgi verebilir sana piyano basinda.

tavsiyem: zeki müren dinlemeniz ve şarkıları onun gibi söylemeye çalışmanızdır.
örn. eskimeyen dost ve ayrıldık işte albümündeki eserleri onun gibi söylemeye çalışın, hakikaten şarkı söyleyişinizde bir değişiklik olduğunu göreceksiniz.

Zeki müren taktiği çok etkilyici. Hemen deneyeceğim.

La traviata, bu işi sen üstlenmeye ne dersin :p

profesyonel deneyimli bir hoca ustlensin derim : )

adı nedir bilmiyorum ama hani katı çubuk halinde satılıyor, bir de ısıtıcı tabancası var. tabancaya takılınca eriyip yapışkana dönüşüyor. sanırım o malzeme.

silikon olmalı.

çekomastik

bildiğiniz silikondur.

silikonumsu değil slikon. sıcak uygulananlarından. hot glue.

sıcak silikon olabilir ama o da kuruyunca sünek bi malzeme olmuyor. bildiğin sert silikon oluyor. gerçi belki farklı türleri filan vardır da sünüp ediyordur ama zannetmem.

origami öğrenebilirsin. ya da maket yapabilirsin.
müzelere gidebilirsin.
erkek olduğunu tahmin ediyorum ama yine de incik/boncuk yapabilirsin.

evet ilk anda aklıma gelmemişti.
origami beceremedim, maket yaptım lakin sıkıcı geldi.
müzeler de keza sıkıcı. incik boncuk deneyeyim.
resim yapmakla da uğraştım bu arada o tavsiyeyi de atalım :)

sizin anne/baba olma zamanınız gelmiş de geçiyor efendim, çocuk yapın bence, ne gam kalır ne kasvet.

ogrenci misin tam anlayamadım ama şunları önereyim pek de aklıma gelmiyor dogrusu:

-roportaj yap. herhangi bir konuda. herhangi bir insanla. belki bir dergiye filan satarsın yeri gelir. sıkıcı görünebilir ama aslında yeni konular yeni meşgaleler demek.

-gez. kütahyaya git çini öğren çanakkaleye git grup filan gezdir.

-kendi kendine likör yap balkonda. valla bak. bir arkadaşım yapıyordu böyle şeyler. sonra çikolata filan yap. elma şekeri filan bunları ilerletirsen eğlencesine ilerde satarsın da ama çok zamanın olması lazım:)şimdilik aklıma bunlar geldi.

çocuk yapma fikri her ne kadar çekici geliyorsa da en azından 20'yi geçsem fena olmaz :)
likör olayına bakayım aslında hoş geldi kulağıma

Gerçek bir sevgili bul, basit biri olmasın seni zorlasın, elde etmek ve mutlu olmak için çabala,
tabi ha deyince olmuyor, dizi izle o da iyi can sıkıntını geçirir.

hacker'lık (ya da lamer'lık) yap. orayı burayı keyif için kır dicem sen de "o bilgisayarla ilgili" diyeceksin o sebeple demiyorum.

peki ; "banka soy" desem ? yok o da kanunlara aykırı.

araç modifikasyonu ile ilgilensen ?

abi bi insanin bu yazdiklarini yapmadan da cani sikilmiyorsa o insanin elini operim ben. valla operim.

ben söyleyecektim, benzer bir şey söylenmiş. üzüm zamanında (ağustos-eylül-ekim-kasım) taze üzümle, değilse marketlerde satılan üzüm suyuyla şarap yapabilirsin. fermantasyon sürecini izlemek, uygun koşulları yaratmaya çalışmak gerçekten eğlenceli. sonracıma sebze tohumu alıp evde saksıda domates biber yetiştirebilirsin. hem can sıkıntısını gideriyor, hem de insanın kendi ürettiğini yemesi/içmesi ayrı bir zevk. yeteneğin varsa yağlı boya resim yapabilirsin. öncelikle amatör bir makine alıp fotoğraf çekebilirsin. işi ilerlettikçe profesyonelliye yönelip para bile kazanabilirsin.spor olarak değerlendirmezsen binicilik kursuna gidip at binmeyi öğrenebilirsin.

cam atolyesi vardı istanbulun bi yerinde oraya git, cam isciligi ogren. sıcak ama guzel keyifli bisey.

Yakın yerler programı gibi bir konsept oturtup, şirin sahil kasabası ve eski hoş kasabalar türünde yerlerde haftada, ayda bir keyfekeder zaman geçirmek ideal olabilir, en azından sıkıntı azaltır....Ağva'dır, Şile'dir, Kıyıköy'dür(Kırklareli'de), Safranbolu'da, Beypazarı vb.

part time iş. mcdonalds da bile çalışsan hayatına bir katkı yapacaktır.

dil biliyorsan çeviri işi olabilir mesela. zamanım olsa da yapsam.

tiyatroya git. can sıkıntısına bunalıma falan çok iyi geliyor. hatta öyle sardı ki gidemediğim zamanlar sıkılıyorum. devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar hakkında yavaş yavaş bilgi sahibi olursun, hatta oyunları izledikten sonra düşüncelerini ufak tefek çiziktirip bi yerde de yayınlatabilirsin. çok zevkli bir uğraş,bağımlılık yapıyor bir de utanmadan. (bkz: ben yaptım oradan biliyorum.)

valla istanbuldaysan istanbulda hiç bilmediğin yerleri gez. hatta yanına samatyayı al o iyi bilir her tarafı.

aç bi ufak rakını, dalgana bak.. ne gam kalır ne sıkıntı.. oohh dünya senin.. (sarhoşun tavsiyesi bu kadar)

uçurtma yap, yapamıyorsan satın al iyisinden. sonra ak ortamlara.. pardon kırlara bayırlara.
istanbul anadolu yakasında caddebosta dolayları sanırsam müsattir.

her nekadar yaş 24 olsada koca eşşek olsamda haftasonlarıu fırsat buldukça uçurtmamı alıp gökyüzüne salıyorum.

frp ye sar. kendin gibi 2-3 kişi daha bul ya da mevcut frp grubu olanlara yaman. git thief olmanin inceliklerini ogren... gece ruyanda paladinlerle 3lu cevir v.s. ama 20 yasin altindaysan ve universiteye gitmiyorsan universite de sahanedir... farkli hobilere yonelik atolye calismalari oluyor onları takip edebilirsin. tanimadigin insanlarin cenaze, dugun gibi torenlerine katilabilirsin. cenazeler ilk baslarda sikici geliyor fakat bir sure sonra torendeki kisilerin hikayelerini kurgulamaya basliyorsun. roller ve davranislar uzerine kendini gelistirebilirsin.

Model otomobil gazlayabilirsin, motosiklet olabilir, birde fotoğraf çekmek. Bunlar bana güzel geliyor belki sendede aynı tepkiyi verebilir.

spor olmasın demişsin gerçi ama ben bunu spor yapmak olarak algıladım. maç seyredebilirsin. özellikle de salonlarda. basket maçları bunun için idealdir. genelde salonlar hiçbir zaman tam dolmaz, gitmek gelmek girmek filan kolaydır. öncelikle kendine bir takım seçmeni tavsiye ederim. şehir/semt olarak nerdesin bilmem ama şahsen darüşaafaka dan çok memnunum. hentbol, voleybol da olabilir mesela, istanbulda bunların oynandığı bisürü salon var. ben şahsen fırsat buldukça daçka'nın maçlarına giderim. hatta bazen bir 2.lig takımı bulup onun peşinden sarsam mı diye düşündüğüm olmuştur.

fotoğrafçılığa başla. kursuna git, film banyosu olayına gir...

(bkz: montla sıç) (kimse yazmamış, dayanamadım)

yarın fakülteden bir tarih hocası bulup soracağım ben. eğer gerçekse kral bir kahinmiş kendileri.

bu halının dolmabahçe sarayında olduğu iddia ediliyor. ve depoda falan değil halka açık kısımlardaymış. mekan dolmabahçe değil pera palas ta olabilir... kısaca atatürük'ün kaldığı ve halka açık mekanlardan birinde diye biliyorum...

atatürk ün sabah 9 u 5 gece degil sabaha karsi 4-5 gibi öldügü söylenir hep, can dündar da bir belgesel de aynisini söylemisti yanlis hatirlamiyorsam. hatta doktor doktor kalksana lambalari yaksana falan delil olarak gösterilir. o sebeple halinin üstündeki saat muhtemelen sahte ölüm saatini gösteriyor demektir.

hay ulen gönder yerine gizleye bastım gitti bütün yazdıklarım, neyse gene yazayım kısaca...


her balığın cinsiyetini sadece bakarak anlayamazsın, hatta bazılarında da balığın belirli bir erişkinliğe ulaşmış olması gerekiyor. zamanında akvaryuma merak sardığım için çoğu balığı ayırt edebiliyorum daha doğrusu edebiliyordum, şimdi aklımda sadece lepistes kalmış. erkeklerinin kuyruğu daha büyük ve rengarenk olur. dişiler onun yanında hamsi gibi kalır :)

tabi işten anlayan bir veterinere götürürsen keser biçer organlarına bakar bir şekilde söyler sana cinsiyetini :)

her balık için farklı olabiliyor. ama doğanın kanunu olarak, dişiye kendini beğendirmek açısından diğerlerine göre daha süslü püslü ve/veya büyük olanlar genelde erkek olur.

genel mantık, doğada çoğu canlının dişisi erkeinden daha zayıf yapılı ve zarif olur omurgasızları, böcekleri, bitkileri ayrı tutuyorum

Bazı balıklar da (genelde çiklit familyasından) erkeklerinin erişkin olduklarında alınlarında bir çıkıntı oluşmasıyla ayırt edilirler, akvaryumcular arasında bu olaya kafa yapmak adı verilir.

sorduğunuz balıklar akvaryum balıklarıysa, şöyle bir şeyler diyebilirim...
bizde lepistes, kılıç, moli ve çeşitli balıklar vardı. bunlardan edindiğim tecrübelere göre erkek balıkların alt tarafında çubuk şeklinde bir uzantı oluyor ki, bu onların cinsel organı oluyor. dişilerde bu yok. bir de erkek balıklar çiftleşme konusunda dişilere nazaran daha istekli. aynı cinsten bir balık diğerini kovalıyorsa, büyük ihtimalle kovalayan erkektir. tabi vücut şekillerine bakmak da lazım. farklı olduğu durumlarda geçerli bu. eğer birbiriyle aynı vücuda sahip iki balık birbirini kovalıyorsa bunlar kavga ediyordur büyük ihtimalle.